Necip Fazıl'ın en güzel şiirleri ve aşk sözleri hala okullarda ders olarak okutulmaktadır. İşte en etkileyici, anlamlı, uzun, kısa ve öz Necip Fazıl Kısakürek şiirleri ve sözleri
Necip Fazıl Kısakürek Sözleri. Üç Günlük Dünya İçin Gayret Üstüne Gayret,Ebedi Bir Yaşam İçin Gayret Yok Hayret. Yanında Olduğum Zaman Değerimi Bilmezsen;Değerimi Bildiğin Gün Beni Yanında Bulamazsın. Bir Gemi Arıyorum Pusulası İmandan,Alıp Götürsün Beni Bu Hüzünlü Limandan.
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin bir gençlik Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhş albümü gazetesi, şaşkına dörmüş ailesi ailesi, ve daha
İstanbul 9 Haziran 1904. Ölüm. İstanbul, 25 Mayıs 1983. Yaşamı. Ahmet Necip Fazıl Kısakürek, (d. 26 Mayıs 1904, İstanbul - ö. 25 Mayıs 1983, İstanbul) Türk ve İslamcı şair, yazar ve fikir adamıdır. Necip Fazıl, 21 yaşında yayımladığı Örümcek Ağı adlı şiir kitabının ardından, 24 yaşındayken yayımladığı
Etkileyici Necip Fazıl Kısakürek Sözleri. Ölüm güzel bir şey, budur perde arkasından haber, güzel olmasaydı ölür müydü peygamber! Gözüm aklım fikrim var deme, hepsini öldür. Sana göl gibi gelen o çöl diyorsa çöldür. Bir kalbim var ki benim, sevdiğinden burkulur, Kahredenden ziyade, sevilenden korkulur.
Vay Tiền Nhanh Chỉ Cần Cmnd. Necip Fazıl’ın şiirlerinden etkileyici dizeleri ve sözleri, Çinli fotoğraf sanatçısı Fan Ho’nun 1937 – 2016 Hong Kong fotoğrafları ile birlikte derledik. Necip Fazıl Kısakürek’in Önemli Şiirleri ve Hayatı isimli yazımıza da göz atmanızı öneriyoruz. Bekleyen Sen, kaçan bir ürkek ceylansın dağda, Ben, peşine düşmüş bir canavarım! İstersen dünyayı çağır imdada; Sen varsın dünyada, bir de ben varım! Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim. Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni an! De ki Odur sarsan pencereleri, De ki Rüzgâr değil, odur haykıran! Göğsümden havaya kattığım zehir, Solduracak bir gül gibi ömrümü. Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir, Bana kalacaksın yine son günü. Ölürsün… Kapanır yollar geriye; Ben mezarla sırdaş olur, beklerim. Varılmaz hayâle işaret diye Toprağında bir taş olur, beklerim… Fan Ho, Hong Kong, 1954 Saçların Saçların çırçıplak omzundan aksın Mermer üzerinden geçen su gibi. İçinde bir ezgin his duyacaksın Yaz vaktinin gündüz uykusu gibi Saç tel tel, örtüler hep tül tül düşer Gözünün değdiği yere gül düşer; Sonunda sana da bir gönül düşer, Gönlümün şimdiki duygusu gibi. Dillerde dökülüp sayılır saçın, Sıcak nefeslerle bayılır saçın, Bir tütsüdür, kalbe yayılır saçın Kararan gözlerin buğusu gibi Fan Ho, Hong Kong, 1954 Kaldırımlar I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler… Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum! Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler. Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları. Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi… Fan Ho, Hong Kong, 1955 Beklenen Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar. Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni, Gelme, artık neye yarar? Fan Ho, Hong Kong, 1958 Ayrılık Vakti Akşamı getiren sesleri dinle, Dinle de gönlümü alıver gitsin. Saçlarımdan tutup kor gözlerinle Yaşlı gözlerime dalıver gitsin. Güneşle köye in, beni bırak da Küçüle küçüle kaybol ırakta. Bu yolu dönerken arkana bak da Köşede bir lahza kalıver gitsin. Ümidim yılların seline düştü, Saçının en titrek teline düştü, Kuru yaprak gibi eline düştü, İstersen rüzgâra salıver gitsin. Fan Ho, Hong Kong, 1960 Bu Yağmur Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince, Nefesten yumuşak, yağan bu yağmur. Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince, Aynalar yüzümü tanımaz olur. Bu yağmur, kanımı boğan bir iplik, Tenimde acısız yatan bir bıçak. Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik, Dayandıkça çisil çisil yağacak. Bu yağmur, delilik vehminden üstün, Karanlık, kovulmaz düşüncelerden. Cinlerin beynimde yaptığı düğün, Sulardan, seslerden ve gecelerden… Fan Ho, Hong Kong, 1958 Serseri Yeryüzünde yalnız benim serseri, Yeryüzünde yalnız ben derbederim. Herkesin dünyada varsa bir yeri, Ben de bütün dünya benimdir derim. Yıllarca gezdirdim hoyrat başımı, Aradım bir ömür, arkadaşımı. Ölsem dikecek yok mezar taşımı; Halime ben bile hayret ederim. Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar; Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr, Bir rüya uğrunda ben diyâr diyâr, Gölgemin peşinden yürür giderim… Fan Ho, Hong Kong, 1962 Otel Odaları Bir merhamettir yanan, daracık odaların, İsli lâmbalarında, isli lâmbalarında. Gelip geçen her yüzden gizli bir akis kalmış, Küflü aynalarında, küflü aynalarında. Atılan elbiseler, boğazlanmış bir adam, Kırık masalarında, kırık masalarında. Bir sırrı sürüklüyor, terlikler tıpır tıpır, İzbe sofalarında, izbe sofalarında. Atıyor sızıların, çıplak duvarda nabzı, Çivi yaralarında, çivi yaralarında. Kulak verin ki, zaman, tahtayı kemiriyor, Tavan aralarında, tavan aralarında. Ağlayın, âşinasız, sessiz, can verenlere, Otel odalarında, otel odalarında!… Fan Ho, Hong Kong, 1950’li yıllar Aynalar Yolumu Kesti Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik; İşte yakalandık, kelepçelendik! Çıktınız umulmaz anda karşıma, Başımın tokmağı indi başıma. Suratımda her suç bir ayrı imza, Benmişim kendime en büyük ceza! Fan Ho, Hong Kong, 1959 Anneciğim Ak saçlı başını alıp eline, Kara hülyalara dal anneciğim! O titrek kalbini bahtın yeline, Bir ince tüy gibi sal anneciğim! Sanma bir gün geçer bu karanlıklar, Gecenin ardında yine gece var; Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar, Yaşlı gözlerinle kal anneciğim! Gözlerinde aksi bir derin hiçin, Kanadın yayılmış, çırpınmak için; Bu kış yolculuk var, diyorsa için, Beni de beraber al anneciğim!… Fan Ho, Hong Kong, 1963 Anneme Anne girdin düşüme. Yorganın olsun duam; Mezarında üşüme. Anlamam, anlatamam. Düşen düştü peşime, Artık vadeler tamam.. Fan Ho, Hong Kong, 1957 Gözler Bir şey kalmaz, yalınız, Kalır maziden gözler. Ölür de her yanımız, Sağ kalır, neden gözler? Birer yıldız olur da, Kırpışırlar havada, Kupkuru bir kafada, Apaçık giden gözler… Fan Ho, Hong Kong, 1957 Canım İstanbul Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım… İstanbul, İstanbul… Fan Ho, Hong Kong, 1965 Geçen Dakikalarım Kimbilir nerdeseniz, Geçen dakikalarım? Kimbilir nerdesiniz? Yıldızların korkarım, Düştüğü yerdesiniz; Geçen dakikalarım? Acaba tütsü yaksam, Görünür mü yüzünüz? Acaba tütsü yaksam? Siz benim yüzümsünüz Eğilip suya baksam, Görünür mü yüzünüz? Gitti bütün güzeller; Sararmış biri kaldı, Gitti bütün güzeller. Gün geldi saat çaldı, Aranızda verin yer; Sararmış biri kaldı!.. Fan Ho, Hong Kong, 1952 Geceye Şiir Kalbim bir çiçektir, gündüzler ölgün; Gelin, gelin, onu açın geceler! Beni yad edermiş gibi, bütün gün Ötün kulağımda, çın çın geceler! Geceler çekmeyin benim için hüzün, Gelin siz, ruhumu tenimden süzün; Bırakın naaşımı yerde gündüzün, Gölgemi alın da kaçın geceler! Fan Ho, Hong Kong, 1963 Takvimdeki Deniz Hasreti denizlerin, Denizler kadar derin. Ve o kadar bucaksız. Ta karşımda yapraksız Kullanılmış bir takvim. Üzerinde bir resim; Azgın, sonsuz birdeniz. Kaygısız, düşüncesiz, Çalkanıyor boşlukta Resimdeyse bir nokta; Yana yatmış bir gemi, Kaybettiği alemi Arıyor deryalarda. Bu resim rüyalarda Gibi aklımı çeldi, Bana sahici geldi. Geçtim kendi kendimden, Yüzüme o resimden, Köpükler vurdu sandım. Duymuş gibi tıkandım, Ciğerimde bir yosun. Artık beni kim tutsun. Denizler oldu tasam, Yakar onu bulmazsam Beni bu hasret dedim Varırım elbet dedim. Bir ömür geze geze Takvimdeki denize. Fan Ho, Hong Kong, 1958 Dayan Kalbim Seni dağladılar, değil mi kalbim, Her yanın, içi su dolu kabarcık. Bulunmaz bu halden anlar bir ilim; Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık. Sensin gökten gelen oklara hedef; Oyası ateşle işlenen gergef. Çekme üç beş günlük dünyaya esef! Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık! Fan Ho, Hong Kong, 1965 Her Nefesten Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, Affet senden habersiz aldığım her nefesten… Fan Ho, Hong Kong, 1961 Olmaz Mı? Yön yön sarılmışım ne yana baksam; Sarılan olur da saran olmaz mı? Kim bu yüzü çizen sanatkar ressam; Geçip de aynaya soran olmaz mı? Bir parçacığım ben, bütüne hasret; Zaman döne dursun, o güne hasret; Ruhumsa zamanın üstüne hasret; Ebediyet boyu bir an… Olmaz mı?
İşte Necip Fazıl Kısakürekin Kaldırımlar şiirinin sözleri. Örümcek Ağı nedir. Feyzanur Esmek Adli Kullanicinin Necip Fazil Kisakurek Panosundaki Pin Guzel Soz Tintin Edebiyat Dallarda iğreti yaprak fazıl kısakürek noel sözleri. Aşk korkuya peçedir korku da aşka perde Allahtan nasıl korkmaz insan Onu sever de Geminin tek kaptanı olur gerisi mürettebattır. Ustada kalırsa bu öksüz yapı Onu sürdürmeyen çırak utansın. Hedefe varmayan mızrak utansın. Ustada kalırsa bu öksüz yapı Onu sürdürmeyen çırak utansın. Dallarda iğreti yaprak utansın. Dışardan bana neler Getirir pervaneler. Necip Fazıl Kısakürek haberleri en güncel gelişmeler ve son dakika haberler. Necip Fazıldan Yaşama derinlik katan imbikten geçirilmiş sözler. Dallarda iğreti yaprak utansın. Hey gidi Küheylan koşmana bak sen. Bu güzel ve anlamlı sözleri kısa mesajla gönder ya da sosyal medyada paylaş tercih senin ne yapmak istersen onu yap. Türk Edebiyatında önemli yere sahip olan Necip. Üstad Necip Fazıl Kısakürek 25 Mayıs 1983 yılında İstanbulda hayata veda edip Eyüp Sultan Mezarlığına defnedildi. Bu harika sitede bu ve buna benzer daha birçok güzel söz bulunmaktadır. Trent Parke Sidney Opera Binası ve Yağmur Avustralya 1999. Şiirde gaye kökte Allah ve mutlak hakikat olarak dalda sırrılık ve remziliktir. Necip Fazıl Kısakürek Tüɾk şaiɾ ɾomancı oyun yazaɾı ve İslamcı ideolog1904 yılındа İstаnbuldа Mаrаşlı bir аilenin oğlu olаrаk dünyаyа geldi. Pırıltılar nağmeler Renklerle eriyorum 16. Örümcek Ağı hakkında bilgi. 24 yaşında yazdığı Kaldırımlar şiiri ile adı duyulmaya başlanmıştır. Ölümden ilerde varış dediğin Geride ne varsa bırak utansın. Ne de şeytan bir günahı seni beklediğim kadar. Komik yılbaşı sözleri ve mesajları. Tohum saç bitmezse toprak utansın. Ustada kalırsa bu öksüz yapı Onu sürdürmeyen çırak utansın. 3455 likes 86 talking about this. Örümcek Ağı - necip fazıl kısakürek örümcek ağı şiirinin incelenmesi makalesi haberleri Örümcek Ağı vikipedi. TBMM Genel Kurulunda Cumhurbaşkanı. Ve ruhları kuru havuz beyinleri çöp tenekesi insanlar. Önceki İçerik Orhan Veli Kanık zeval şiiri sözleri Sonraki İçerik Orhan Veli Kanık mahallemdeki akşamlar şiiri sözleri. Eski çınar şimdi Noel ağacı. Yalnızlık bir fenerse Ben de içindeki mum Onu billur bir kâse Gibi doldurur nurum. En Güzel - Anlamlı ve Etkileyici Necip Fazıl Kısakürek Sözleri. Örümcek Ağı - Necip Fazıl Kısakürek - Şairler ve Şiirleri. Necip Fazıl Kısakürek kimdir hayatı ve biyografisi. Eski çınar şimdi Noel ağacı. Benim istediğimi Allah istemiyorsa konu kapanmıştır. Her kahkaha da Allaha şükretmiyorsan neden her ağladığında ona kızıyorsun. Necip Fazıl Kısakürek Sözleri. Ey binbir tanede solmayan tek renk. Tam adı Ahmet Necip Fazıl Kısakürek olan Türk şâir yazar ve düşünür. Necip Fazıl Kısakürek 7 Hristiyan bir danaya ortak girmedikçe. Yalnızlık Şiiri Orhan Veli Kanık. Ne hasta bekler sabahı ne taze ölüyü mezar. Büyük Üstad Necip Fazıl Kısakürekin yazı ve şiirlerinden alıntılanan bazı sözlerinden bir demet sunuyoruz. Ölümden ilerde varış dediğin Geride ne varsa bırak utansın. Necip Fazıl Kısakürek hayatı Ünlü Türk Edebiyatının Muhafazakarlarından şair hikaye ve piyes yazarı gazeteci ve düşünür Necip Fazıl Kısakürek 26 Mayıs 1905 yılında İstanbulda dünyaya geldi. Necip Fazıl Kısakürek Sözleri. Necip Fazıl Kısakürek Yılbaşı haramı masum gösterme çabasından ibaret uydurulmuş bir kılıftır. Yaprak ağaçtan sıkılmıştı bahar bahaneydi. Eski çınar şimdi Noel ağacı. Yılbaşı noel fişek Yeryüzünde özgürlük diye tepinir eşek. Necip Fazıl Kısakürek Kayıt Tarihi. Bu sayfada size Necip Fazıl Kısakürek sözleri hazırladık. Sırma renginde pislik dünyanın süsü pusu bende tek aziz eşya annemin başörtüsü. Çatlarsan doğuran kısrak utansın. Necip Fazıl Kısakürekin manidar sözleri. Bаbаsı o sırаdа hukuk öğrencisi olаn ve dаhа sonrаki yıllаrdа Bursаdа âzâ mülаzımlığı Gebze sаvcılığı ve Kаdıköy hâkimliği görevlerinde bulunаn hukukçu Abdülbаki Fаzıl Bey. İslamın dışı Şeriat içi Tasavvuf Ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz İyi insanlar iyi atlara bindiler gittiler Bütün sevdiklerin elden gittiyse O var. BİST 1404 -335 EURO 1037 123 USD 846 096 ALTIN 51436 138. Örümcek Ağı tanımı anlamı nedir. Necip Fazıl Kısakürek Aşk Sözleri. Necip fazıl kısakürek sözleri hayatımızın bir çok alanında anlamlı ve güzel sözleri bir araya getiriyorBüyük yazar büyük üstad necip fazıl kısakürekin kendi ağzından ve kaleminden dökülen bu sözler gerçeklik ve doğruluk anlamında örnek teşkil ediyor. Ey binbir tanede solmayan tek renk. Yalnızlık Necip Fazıl Kısakürek. Ölümden ilerde varış dediğin Geride ne varsa bırak utansın. Necip Fazılın ilk tiyatro eseri Tohum 1935te yayımlanır ve Muhsin Ertuğrul tarafından sahneye konur. Necip Fazil Kisakurek Sozleri 5 Words Turkish Quotes Words Of Wisdom Necip Fazil Kisakurek Sefiller Ilham Verici Sozler Yazarlar Sozler Corek Otu Yagi Com Necip Fazil Kisakuregin En Guzel Resimli Sozleri Ustatlarin Ustadi Famous Quotes Islam Sayings Bulent Can Adli Kullanicinin Dualar Panosundaki Pin Ozlu Sozler Guzel Soz Dualar Necip Fazil Kisakurek Necip Fazil Kisakurek Sozleri Resimli Guzel Sozler Kuaza Words Words Of Wisdom Quotes Arsizliga Cesaret Zinaya Ask Dediler Bir Neslin Ahlakini Iste Boyle Yediler Demis Necip Fazil Kisakurek Guzel Soz Ozlu Sozler Edebiyat Necip Fazil Kisakurek Utansin Siiri Utansin Eski Cinar Simdi Noel Agaci Dallarda Igreti Yaprak Utansin Ustad Words Incoming Call Screenshot Incoming Call Okuryazamazz Adli Kullanicinin Guzel Sozler Panosundaki Pin Guzel Soz Edebiyat Ozlu Sozler Necip Fazil Kisakurek Sozleri Resimli Guzel Sozler Kuaza Good Sentences Quotes Reading Poems Necip Fazil Kisakurek Yazar Sozleri Guzel Soz Ozlu Sozler Necip Fazil Kisakurek Ozlu Sozler Guzel Soz Sanatci Sozleri Necip Fazil Kisakurek Sozleri Resimli Guzel Sozler 1 Gul Sarioglu Fazil Gul Guzel Kisakurek Necip Re Inspirational Quotes Favorite Words Quotations Kagan Altay Adli Kullanicinin Guzel Sozler Panosundaki Pin Guzel Soz Ilham Verici Sozler Guzel Soz Dualar 7 Hristiyan Bir Danaya Ortak Girmedikce Cam Agaci Suslemem Necip Fazil Kisakurek Sozler Anlamlisozler Guzel Ilham Verici Sozler Guzel Soz Ozlu Sozler Necip Fazil Kisakurek Ozlu Sozler Guzel Soz Ilahm Veren Alintilar Noel Yilbasi Noelbaba Ozlu Sozler Guzel Soz Din Necip Fazil Kisakurek Ilham Verici Sozler Ilham Verici Ilham
Yazımız 2 Mart 2022 tarihinde güncellenmiştir. Tam adı Ahmet Necip Fazıl Kısakürek olan, Türk şâir, yazar ve düşünür. 24 yaşında yazdığı Kaldırımlar şiiri ile adı duyulmaya başlanmıştır. Necip Fazıl’ın ilk tiyatro eseri Tohum 1935’te yayımlanır ve Muhsin Ertuğrul tarafından sahneye konur. Büyük Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in yazı ve şiirlerinden alıntılanan bazı sözlerinden bir demet sunuyoruz. Ayasofya’nın kapılarıyla beraber ruhumuzu kilitlediler Ayasofya açılmalıdır Türk’ün bahtıyla beraber açılmalıdır. Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım! Konuşsam dilim yanar, sussam kalbim… Armut deyip geçmeyin, onun ilk hecesi çoğu kişide yoktur. Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değil. Ateşin yakamayacağı tek şey, Aşk! Benim istediğimi Allah istemiyorsa, konu kapanmıştır. Bir bekleyenin olmalı. Sen kendinden vazgeçsen de senden vazgeçmeyen… İdrakin aczini idrakten büyük idrak yoktur. Dünya güzel olsaydı, doğarken ağlamazdık… Yaşarken temiz kalsaydık ölünce yıkanmazdık. Allah var fakat bizim ondan, yalnız sorulduğu zaman haberimiz var! Hava kirliliğinden değil, hayâ kirliliğinden nefes alamıyoruz. Davası olmayan fikir işsizi, sadece dedikodu yapar. Güzele bakmak değil, güzel bakmak sevaptır. Ne gelirse başımıza Hak’tandır; fakat geliş sebebi, Hak’tan ayrılmaktandır. Sen çok sev de bırakıp giden yar utansın. Ayağın taşa takıldığında, “Allah kahretsin!” bile deme, dua et ki; taşa takılan bir ayağın var. İslam’ın kılıcı bizzat merhamettir. Sermayem tek kelime, ALLAH azze ve celle. Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı, Elindeyse, beyazdan gel de sıyır beyazı… Sevdiğini belli et. Gizlemek başkalarına fırsat vermektir. İnsan sevme hissini israf etmemeli, kim ne kadar sevilmeye layıksa, onu o kadar sevmeli. Sokak lambası gibi olma ey yar! Kime yandığın belli olsun. Kadın; Hıristiyanlıkta yol kesici bir engel, İslam’da ise yol açıcı bir kanattır. Yanında olduğum zaman değerimi bilmezsen; değerimi bildiğin gün, beni yanında bulamazsın. Önüne gelenle değil, seninle ölüme gidenle beraber ol. Biz; ayakları şişene kadar namaz kılan peygamberin, gözleri şişene kadar uyuyan ümmetiyiz Ölüm güzel şey budur perde ardından haber Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber? Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var; oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var! Gözyaşı, suçun rengini soldurmaz. Sonunda, “Eyvah!” diyeceğin şeye, başında, “Eyvallah!” deme. Pişman ol, fakat pişman ölme! Kızgınlık gürültülüdür, kırgınlık sessiz. Güneş karşısında ancak kamer vücut bulabilir; başka bir güneş değil… Çok sıkıldıysan hayattan, bir mezarlığa git. Ölüler iyi bilir; yaşamak güzeldir. Hayatı müsvedde yaşamayın. Temize çekmeye vaktiniz olmayabilir. Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar, Ne de şeytan bir günahı, Seni beklediğim kadar. Eğer tadını bilirseniz ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir. Küçük parçalara hor bakmayın, onlar bütünden habercidir. Basit kişiler hep ilgi görür. Kaliteli kişiler hep yalnızdır. Ucuz malın alıcısı çoktur. Siz hiçbir sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmaz. İnsanları tanıdıkça, seveceksin yalnızlığı. Gökler dolusu sustum ve gök gürültüleriyle doldum. Tereddüt edersen bacakların seni taşımaz. “Yürüyeceğim!” de. Bas ve yürü. Her ağızda her telde fanilik dırıltısı, Sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı. Aydınlık yolu herkes bulur, mesele karanlık yolda ışık aramak. Zaten bütün dünya, başı dönen milyonlarla başı dönmeyen birkaç kişiden ibaret. Aşkın kanatlarını saymaya sayılar yetmez. O kanatlarla uçulmayacak, çıkılmayacak makam ve derece mi var? İnsanı olgunlaştıran, yaşı değil, yaşadıklarıdır. Yalnızım diye üzülmüyorum… Çünkü biliyorum, yalnız insanın ihanet edeni de olmaz… Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler. Edep, hududu muhafaza etmektir. En büyük edep, ilahi hududu muhafaza. Hayatımızın yarısını uyuyarak geçiriyoruz, diğer yarısını da uyutularak. Bizler açlıktan karnına taş bağlayan peygamberin, doymak bilmeyen ümmetiyiz. Bir sigara kâğıdı kadar yaşayamıyoruz. Kefenimizden evvel çürüyoruz. Kendinden kurtul ve ol! Olmak, işte bütün mesele… Biz dünyada kimsenin bulamadığı huzuru arayacak değiliz. Kalkar, abdest alır, huzurda eğiliriz. Bilerek bilmeyerek Allah’a doğru yol almak vardır, varmak yoktur. Varabildiğimiz hiçbir şey, hiçbir ufuk Allah değildir. Allah, sonsuzluktur. Gençliğine doyamadan gitti, derler. Doymak mümkün mü ki, doyup da gitsin. Doymak burada değil. Burası acıkmanın yeri… Susmak, “Ya Sabır!” diyebilmektir. Öyle bir duadır ki, yürekte çınlar. Gerçek hayat, burada olmayandır; var olup burada olmayan… Allah, ıstırabını çektirmediği şeyin, nimetini vermez. İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal, hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal. Kurban olduğum Allah’a bile günde beş vakit ulaşabiliyorken, kendini ulaşılmaz sananlara selam olsun! Allah’ın sevdiği cihad, zalim Emire söylenen Hakk kelimesi… Tek dava O’nu bulmakta, bulduracak olanı bulmaktaydı. Kâfire karşı dimdik, Allah’a karşı Vav gibi eğilirim! İnsanlar ikiye ayrılır vaktini beşe ayıranlar, vaktini boşa ayıranlar. Anladım işi; Sanat ALLAH’I aramakmış, Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış. Sen oku, dedi; her şeyden evvel oku! Ama okumaya başlamadan evvel bil, ne okuyacağını bil! Mekke, Kâbe’nin etrafında bir fanus… Kâbe, Mekke’nin içinde bir nur… Mekke bir şehir, Kâbe bir sır… İnsanın sevdiğini kaybetmesi, dişini kaybetmesi kadar ilginçtir. Acısını o an yaşar, yokluğunu ömür boyu. Ne mutlu o kimseye ki, O’na iman eder; O da kendisine hidayet… Allah’a malik olan neden mahrumdur? Allah’tan mahrum olan neye maliktir? Allah, de ve sus! Başka hiçbir şey söylemeye değmez. Beni kimsecikler okşamaz madem, Öp beni alnımdan, sen öp seccadem. Yalnızca Allah’a inanın, gerisi inanılacak gibi değil. Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür. Gerçek keramet, kerametin gizlenmesidir. İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa, İmha için de o kadar cehalet kafidir. Camiye dikey olarak gel! Yatay olarak zaten geleceksin. Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür. İki çeşit insan vardır zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe yüzsüzleşen. Ben geçmişimi dürdüm, büktüm, çöpe attım. Çöpü karıştırmak köpeklerin işidir. Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader; aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider! Sakın ola köprüyü geçene kadar dahi olsa, ayıya dayı deme! Olur ya, tam yarı yolda köprü yıkılıverir… Öteki tarafa ayının yeğeni olarak gidersin. İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan kork! Öyle bir devim ki, hakikatte pireyim, Bir delik gösterin de utancımdan gireyim. Yola çıktıklarını, yolda bulduklarına değişirsen; hem yolunu kaybedersin, hem dostunu. Kendini dünyalar değerli sananlara kısa bir not Dünya beş para etmiyor. Öyle insanlar vardır ki, lağıma düşseler, lağımı kirletirler. Bir bölünmez ki, insan, onu zaman bölüyor; İnsan her an dirilip, her saniye ölüyor… Ya Allah’a baş eğer hiç kimseye eğmezsin, ya da herkese baş eğer hiçbir şeye değmezsin. İnsan ne aptaldır! Mucize içindeyken mucize bekler! Aslında yaprak sıkılmıştı ağaçtan. Bahaneydi sonbahar. Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur. Bu yük senden Allahım, çekeceğim, naçarım! Senden sana sığınırım, senden sana kaçarım… Tövbe kapısı açık dediysek, yeni günahlara koşman mı gerek? Elin oğlu okur atomu böler… Bizimkiler okur, milleti böler. Kula kulluk etme! Unutma ki, sen de kulsun. Ve kimseye gerektiğinden fazla önem verme’ Yoksa unutulursun… Her kahkahanda Allah’a teşekkür etmiyorsan, neden her ağladığında o’na kızıyorsun? Ağaçtan düşen yaprak nasıl kurumaya mahkûmsa, gönülden düşen insan da unutulmaya mahkûmdur. Evdeki hesabımız bile çarşıya uymuyorken, ahiret hesabımızın vay haline! Dinde zorlama yoktur, insan özgürdür elbette! İsteyen bu dünyada pişer, isteyen ahirette! Yarın elbet bizim, elbet bizimdir; Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! Gafil halk, kesik ve bitkin, bir laf eder Yarın olsa da bir iş işlesem… Bilmez ki, bugün dünün yarınıdır. Bugün ne işlemiştir ki, yarın bir şey işleyebilsin? Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar, Onu İstanbul’ diye toprağa kondurmuşlar. Not Şiir yorumlayan Muhammet Yolcu Beye teşekkür ederiz. Kanalına bakmak için TIKLAYINIZ Duayı kabul eden, dilekleri veren, vermeyi murad edince el açtıran, ancak sevdiği kuluna dua ettiren, sevmediklerinin elini ve dilini bağlayan ve kendisine yönelmekten alıkoyan Allah’ım! Bizi affet! Hürriyet, kendisine aykırı hürriyetleri kabul etmedikçe, Hürriyet olamaz. Kafası, ruhu, bilgisi, ahlakı, disiplini, iradesi olmayan ordu, tepelemeye değil, tepelenmeye memurdur. Bu iş için de bir avuç çöl faresi yeter. Akıldan büyük nimet, zekâdan ağır yük tanımıyorum. Ey gönül, gidenden ümidini kes! Kaçan bir hayale benziyor herkes, Sanki kulağıma gaipten bir ses, Buluşmalar kaldı mahşere diyor. Benimki benim, seninki de senin! Bu şeriattır… Seninki senin, benimki de senin! Bu tarikattır. Ne benimki benim ne de seninki senin her şey Allah’ın! Bu da hakikattir! Talebe ne demektir? Talep etmekten, istemekten gelir bu isim… Talep etmek de bir ilimdir, bir ilk ilim… İlim isteyebilmek için de bir ilk ilim ister. Muallim de böyledir; bir taraftan öğretirken, bir taraftan da talebesi ona öğretir. Çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmaz. Aşk olmayınca, çile olmaz. Çile olmayınca ibda, meydana getirme cehdi olmaz, şevk olmaz, hiçbir şey olmaz, olmaz. Kalplerinizi değiştirin. Size hakikat gibi görünen şeylerin hemen değiştiğini görürsünüz. Kalp değişir miymiş istenince? Dünyanın en sert ve en yumuşak madeni, kalp. Ateşini bulsun, hemen değişir. Bazıları, “Ben Allah’ı severim, O’ndan korkmam!” der. Bilmez ki, korku, sevginin ta merkezine yerleştirilmiştir. Sevgi korkunçtur. Dağın tepesini seven, uçurumdan nasıl korkmaz? Nefs, ne bendir, benliktir; ne zattır, şudur, budur; kalb hakikati içinde, ruhun mukabil kutbunu gösteren ayrı ve bambaşka bir mevcuttur. Her insanda bu mevcut, daima gizli ve bazen aşikâr bir Allah düşmanı. Allah düşmanı yola getirilmedikçe, Allah’a yol açılmaz. Büyük tefekkür planında ve büyük içtimai sistemde milletçe zayıf olduğumuzu söylememiz lazım. Büyük çapı bulamıyoruz. Mesela, İslamî ölçülerin tam hakim olduğu devirde bile, bizde bir İmam-ı Gazali, Muhyiddin-i Arabi, bir İmam-ı Rabbani yetişmemiştir. Asırlardır zindandayız! Neyin, hangi halin zindanıdır bu? Bir türlü hakikate ulaşamamanın, olamamanın, dünyanın en şaşalı oluşundan sonra, o oluşun aşkını kaybetmenin, birtakım hayallere kapılmanın, yapamamanın, edememenin, erişememenin, üstelik erişmekten alıkonulmanın muazzam zindanı… Üstad’a sormuşlar, “Kırılan kalp yine sever mi?” Üstad, “Evet.” demiş. Yine sormuşlar, “Üstadım, siz hiç kırılan bardaktan su içtiniz mi?” Üstad yine cevap vermiş, “Peki, sen bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçtin mi? Ya Rakîb! Ey isimleri arasında beni en çarpan ad olarak “Rakîb” ismini gördüğüm Allah… Neyi karıştırsam, neyi eşelesem altından “Rakîb” ismin çıkıyor. Elimizi yakmaması için gaflet maşasıyla tuttuğumuz her şeyin üstünde ve altında sen, dibine vardırmak istediğimiz her hasretin içinde ve dışında sen varsın! Bir ismin de “Karîb”… Yakın… Yakın olan Sensin! Her şey uzak, her şey uzak…
Yazıda Ne Var?1 Necip Fazıl Kısakürek Eserleri, Şiirleri ve Necip Fazıl Kısakürek Necip Fazıl Kısakürek Necip Fazıl Kısakürek Sözleri Sayfamız Necip Fazıl Kısakürek Eserleri, Şiirleri ve Sözleri içeriklerinden oluşmaktadır. Necip Fazıl Kısakürek hakkında sizde sayfamıza bilgiler eklemek isterseniz, aşağıda bulunan yorum bölümünden bilgi ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz…Hece Ölçüsü Nasıl Bulunur, Özellikleri NelerdirSimyacı Kitap Özeti, İncelemesi, Karakter AnaliziTürk Dil Bayramı Sözleri ve Mesajları, Dil Bayramı Nedir? Necip Fazıl Kısakürek Eserleri, Şiirleri ve Sözleri Necip Fazıl Kısakürek Kimdir kısaca bahsedersek ünlü şair 26 Mayıs 1905’te İstanbul’da doğdu. Necip Fazıl, çocukluğunu dedesinin Çemberlitaş’taki konağında geçirdi. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde okudu. 1924’te Paris’e gitti. Sorbonne Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü’nde okudu. İstanbul’da çeşitli bankalarda çalıştı. Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde hocalık yaptı. İlk şiirleri Yeni Mecmua’da yayımlanan Necip Fazıl, Millî Mecmua, Varlık, Hayat gibi dergilerde şiirlerini yayımlatmış; Son Posta ve İstanbul gazetelerinde yazarlık yapmıştır. 1943-1971 yılları arasında Büyük Doğu dergisini çıkardı. 1980 yılında Türk Edebiyatı Vakfı tarafından kendisine Sultanü’ş-Şuarâ ünvanı verilmiştir. 25 Mayıs 1983’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Necip Fazıl Kısakürek Eserleri Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Birkaç Hikaye Birkaç Tahlil, Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabır Taşı, Namık Kemâl, Çerçeve, Para, Vatan Şairi Nâmık Kemâl, Müdafaa, Halkadan Pırıltılar, Nam, Çöle İnen Nur, 101 Hadis, Maskenizi Yırtıyorum, Sonsuzluk Kervanı, Cinnet Mustatili, Mektubat’tan Seçmeler, At’a Senfoni, Büyük Doğu’ya Doğru, Altun Halka, O ki O Yüzden Varız, Her Cephesiyle Komünizm, Türkiye’de Komünizm ve Köy Enstitüleri, Ahşap Konak, Reis Bey, Siyah Pelerinli Adam, Hazret, İman ve Aksiyon, Ruh Burkuntularından Hikayeler, Büyük Kapı, Ulu Hakan II. Abdülhamid Han, [Devamı]Bir Pırıltı Binbir Işık, Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar I, Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar II, Büyük Kapı’ya Ek, İki Hitabe Ayasofya / Mehmetçik, El Mevahibü’l Ledüniyye, Vahidüddin, İdeolocya Örgüsü, Türkiye’nin Manzarası, Tanrı Kulundan Dinlediklerim I, Benim Gözümde Menderes, Yeniçeri, Kanlı Sarık, Hikayelerim, Nur Harmanı, Reşahat, Senaryo Romanları, Moskof, Hazret, Esselâm, Hac, Çile, Rabıta, Başbuğ Velilerden 33, O ve Ben, Bâbıâli, Hitabeler, Mukaddes Emanet, İhtilal, Sahte Kahramanlar, Veliler Ordusundan 333, Aynadaki Yalan, İman ve İslâm Atlası, Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu, Tasavvuf Bahçeleri, Kafa Kâğıdı, Hesaplaşma, Dünya Bir İnkılâp Bekliyor, Mümin, Öfke ve Hiciv, Hâdiselerin Muhasebesi 1, Püf Noktası Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Beklenen Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar. Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni, Gelme, artık neye yarar… Ayrılık Vakti Akşamı getiren sesleri dinle Dinle de gönlümü alıver gitsin Saçlarımdan tutup kor gözlerinle Yaşlı gözlerime dalıver gitsin Güneşle köye in, beni bırak da Küçüle küçüle kaybol ırakta Şu yolu dönerken arkana bak da Köşede bir lahza kalıver gitsin Ümidim yılların seline düştü Saçının en titrek teline düştü Kuru yaprak gibi eline düştü İstersen rüzgâra salıver gitsin Bu Yağmur Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince, Nefesten yumuşak, yağan bu yağmur. Bu yağmur, bu yağmur bir gün dinince, Aynalar yüzümü tanımaz olur. Bu yağmur, kanımı boğan bir iplik, Tenimde acısız yatan bir bıçak. Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik, Dayandıkça çisil çisil yağacak. Bu yağmur delilik vehminden üstün, Karanlık, kovulmaz düşüncelerden. Cinlerin beynimde yaptığı düğün, Sulardan, seslerden ve gecelerden… Kaldırımlar Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler… Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum! Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları. Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi… II Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi, Etinle, kemiğinle, sokakların malısın! Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi, Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın! Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri, Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında. Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri; Onun taşı erimiş, senin kafatasında. İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var; Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz. Dünyada taşınacak bir kuru başınız var; Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz. Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur! Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları. Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur… Ne senin anladığın kadar, kaldırımları… III Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece, Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler. Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince, Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der. Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de, Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp. Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de, Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp. Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım; Onu bir başkasına râm oluyor sanırım, Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı. Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan; Bana rahat bir döşek serince yerin altı, Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan… Gurbet Dağda dolaşırken yakma kandili, Fersiz gözlerimi dağlama gurbet! Ne söylemez, akan suların dili, Sessizlik içinde çağlama gurbet! Titrek parmağınla tutup tığını. Alnıma işleme kırışığını Duvarda emerek mum ışığını, Bir veremli rengi bağlama gurbet Gül büyütenlere mahsus hevesle, Renk dertlerimi gözümde besle! Yalnız annem gibi, o ılık sesle, İçimde dövünüp ağlama gurbet! Hep Bu Ayak Sesleri Hep bu ayak sesleri, hep bu ayak sesleri, Dolaşıyor dışarda, gün batışından beri, Bu sesler dokunuyor en ağrıyan yerime, Bir eski çıban gibi işliyor içerime, Ey şimdi kara haber gibi bana yaklaşan, Sonra saadet olup yanımdan uzaklaşan, Sesler, ayak sesleri kesilmez çıtırtılar! Bana gelen müjdeyi galiba caydırdılar, Böyle adım atarlar, ayrılanlar eşinden, Böyle yürür, gidenler, bir tabutun peşinden, Kimsesiz gecelerim, bu kesik sesle doldu, Artık, atan kalbimde bir ayak sesi oldu Bir gün, sönük göğsüme düştüğü vakit başım Benden ayrılıyormuş gibi bir can yoldaşım, Gittikçe uzaklaşan bu sesi duya duya, Yavaşça dalacağım, o kalkılmaz uykuya Aynalar Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik; İşte yakalandık, kelepçelendik! Çıktınız umulmaz anda karsıma, Başımın tokmağı indi başıma. Suratımda her suç bir ayrı imza, Benmişim kendime en büyük ceza! Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme! Acı, hapsettiğin sefil gölgeme! Nur topu günlerin kanına girdim. Kutsi emaneti yedim, bitirdim. Doğmaz güneşlere bağlandı vade; Dişlerinde, köpek nefsin, irade. Günah, günah, hasat yerinde demet; Merhamet, sucumdan aşkın merhamet! Olur mu, dünyaya indirsem kepenk Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk? Çıkamam, aynalar, aynalar zindan. Bakamam, aynada, aynada vicdan; Beni beklemeyin, o bir hevesti; Gelemem, aynalar yolumu kesti. Necip Fazıl Kısakürek Sözleri Kefenimizden evvel çürüyoruz. İslam’ın dışı Şeriat, içi Tasavvuf… Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz… İyi insanlar iyi atlara bindiler, gittiler… Bütün sevdiklerin elden gittiyse, “O” var. Ve ruhları kuru havuz, beyinleri çöp tenekesi insanlar… Aydınlık yolu herkes bulur, mesele karanlık yolda ışık aramak. Ayasofya açılmalıdır! Türkün kapanık bahtıyla beraber açılmalıdır!.. Göze yasak olmaz, derler ama galiba en büyük ve en ince yasak gözedir… Yalnızlığımı gidermek için aldığım her tedbir, yalnızlığımı çoğaltmak oluyor. Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ! Ne tabutu taşıyan, nede toprağı kazan…! Bir gemi arıyorum, pusulası imandan. Alıp götürsün beni bu hüzün dolu limandan… Güzel Allah’ım, senden ne gelecekse gelsin; sen ki, rahmetinle de kahrınla da güzelsin… Söyle bakalım, bu memleket bir gün batarsa ne yüzden batacak?.. Ah…lâk…sız…lık…tan! Bir insanın göğsünde iki kalb yoktur ki, birini dünyaya yöneltsin de öbürünü Allah’a versin. Abdülhakim Efendi Hazretlerinin şu güzel sözlerine dikkat; “İlim cehaleti kaldırır, fakat ahmaklığa bir şey yapamaz… Beni de Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından birtakım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız. Merhamet o kadar İslam’ın şiarıdır ki, gerçek ve derin mü’minde onun özentisi, şamatası edebiyatı yok, yalnız hakikati vardır. Şüphe, müthiş bir şey!… Allah’tan başka her şeyden şüphe… Gördüğün, işittiğin, kokladığın, tattığın, dokunduğun her şeyden şüphe… Emniyet hissini aldığın her şeyden şüphe. Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! Çatlarsan, doğuran kısrak utansın! Eski çınar şimdi Noel ağacı; Dallarda iğreti yaprak utansın! Ustada kalırsa bu öksüz yapı, Onu sürdürmeyen çırak utansın! Ölümden ilerde varış dediğin, Geride ne varsa bırak utansın! Ey bin bir tanede solmayan tek renk; Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!
Tohum saç, bitmezse toprak utansın! Hedefe varmayan mızrak utansın! Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! Çatlarsan, doğuran kısrak utansın! Eski çınar şimdi Noel ağacı; Dallarda iğreti yaprak utansın! Ustada kalırsa bu öksüz yapı, Onu sürdürmeyen çırak utansın! Ölümden ilerde varış dediğin, Geride ne varsa bırak utansın! Ey binbir tanede solmayan tek renk; Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın! Necip Fazıl Kısakürek
necip fazıl kısakürek yılbaşı sözleri