odüştüğüm yerden, yine de. " bunun da yaşanacağı varmış, helal kız ilayda " diyerek kalkıyorum. bu olaydan sonra eve dönerken aklıma yine beni ghostlayan meksikalı geliyor. ona beslediğim hislerin sonu hayal kırıklığıyla bitince günlerce ağlamaktan kendime gelememiştim. gözlerim yine doluyor; buna beslediğim hisler de
24Nisan Kördüğüm Özeti. Kördüğüm 261. bölüm özeti, Rathore evine geldiğinde kapının açık olduğunu görünce tedirgin bir şekilde kapıyı açar. Karşısında kızı Mukta ile Ichcha sürpriz yapmıştır. Rathore’ye sevdiği yemeği Ichcha hazırlamış, Mukta’da yardım etmiş. Rathore ilk defa kızımın yaptığı
Kasianın annesi Olga, şimdi iki yaşında olan torununa bakıyor. Leibel'e ise 56 milyon dolarlık tazminat davası açtı. Kanadalı bir emlak zengininin oğlu Leibel, film yönetmeni ve
Onlineolarak gerçekleştirilen araştırmada; "Türkiye'de Kadın Olmak, Kadınlar Günü ve Güçlü Kadın" gibi konulara yer verildi.
Sivritaşa yanlamasıya oturmak zorunda kalmış. Sivri taşın sahibi cimri adam, kendi taşına oturan misafiri evine yemeğe götürür. Giderlerken kocaman bir somun ekmeği cimri adamın evine doğru yuvarlanıp gidiyormuş. Cimri adam, anlamış ki misafir on tane rızıkla gelir, birisini kendi yer dokuzunu ev sahibine bırakırmış.
Vay Tiền Nhanh Chỉ Cần Cmnd. moron. ankarada yaşıyordur muhtemelen. tatil deyince aklına hasan gelen insana göre daha şanslıdır. vizyonsuzdur sığ bir insandır. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
Herkese merhaba! Nemesis Kitap On Air, yeni bir röportajla yayında. Bugünkü konuğumuz, Külkedisi'nin Zayıflama Hikâyesi kitabının sevilen yazarı Aylem Güngördü. Aylem ile eğlenceli bir röportaj yaptık. Umarız okurken siz de bizim kadar eğlenirsiniz. * * * Merhaba Aylem. Öncelikle bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğin için teşekkür ederiz. Herkese merhaba ☺ Asıl ben bu röportaj için teşekkür ederim, sorulara keyifle cevap vereceğimden emin olabilirsiniz. - Bize kendinden bahseder misin? Aylem Güngördü'nün bir günü nasıl geçer? 25 yaşında, üniversite öğrencisi, kendi halinde, biraz deli dolu, kendince de hedefleri olan bir kızım. Asla yerimde duramayan bir yapım olduğu için bütün gün çalışırım, kitaplarımı yazarım veya kitap okurum, film ya da takip ettiğim bazı yabancı dizileri izlerim, minik not tv izlemem, tv izlemeye karşıyım kalan zamanlarımda ise dostlarımla görüşürüm. Genelde günlerim bu şekilde geçiyor - Yazmaya nasıl başladın? İlk yazdığın yazıyı/hikâyeyi hatırlıyor musun? Ben sürekli evde kitap okuyan bir anne figürüyle büyüdüm. Dolayısıyla da kitapları sevmemem mümkün değildi. Yazmaya da çocukluğumda başladım. Hatta hiç unutmuyorum; anneme ilk yazdığım hikâyeyi okuttuğumda; "Çok güzel olmuş ama söyle bakalım nereden kopya çektin?" demişti. Yazlık bir yerde aşk yaşayan bir kızla ilgili 2-3 sayfalık minik bir hikâyeydi - Yazdıklarını Wattpad’de paylaşıyorsun. Okurların da seni bu şekilde tanıdı ilk olarak. Peki, seni yazdıklarını insanlarla paylaşamaya iten şey neydi? Bir gün bir komşum bana gelip "Wattpad isimli bir site var ve sanırım ücretsiz kitap okuyabilir ya da paylaşabilirsin," dedi. Ben de merak edip bu platforma hemen üye oldum. Önce cesaret edemedim tabii. Kendi dünyanızda yarattığınız bir kurguyu başkalarına açmak bir hayli cesaret gerektiriyor. Sonradan bir arkadaşıma yazdıklarımı okuttuğumda, "Bence şu anlattığın siteden hikâyeni yayınlamalısın, kesin tutar!" dedi. Cesaret edip o gece paylaşmaya karar verdim. Hatta daha geçenlerde, arkadaşımla bu konuyu hatırlayıp gülüştük - Külkedisi’nin Zayıflama Hikâyesi, okurlar tarafından oldukça beğenildi. Gelen yorumlarla ilgili ne düşünüyorsun? Kitabı yazmaya başladığında böyle başarılı olacağını tahmin etmiş miydin? Gelen yorumlar inanılmaz güzel, tatmin edici ve enerjisi yüksek yorumlar! Her bir yorumun her bir satırını büyük bir mutlulukla okuyorum. Bu kadar başarılı olacağını tahmin etmiyordum kesinlikle. - Yazmaya başladığında Külkedisi’nin Zayıflama Hikâyesi’nin kitap olacağını düşünmüş müydün? Tam olarak ne zaman, yazdıklarım kitap olmalı, dedin? Kitap olmasını ümit ederek yazmaya başladım elbette. Bu her yazarın hayalidir; kendi yarattığı dünyasını elinde somut bir şekilde tutabilmek. Ancak ben hayalimde canlandırdığım kurguyu o kadar sevimli bulmuştum ki, bir kişi dahi okumasa da ben bu hikâyeyi yazacağım dedim. İlk aşamada kitap olup olmamasından ziyade kafamdaki dünyayı satırlara dökebilmek en büyük hedefimdi. Bir süre sonra okurlarım tarafından hikâyem sevilince o zaman gerçek anlamda yazdıklarım bence bir kitap olmalı diye düşündüm. - Biraz da kitabın içeriğinden bahsedelim. Külkedisi’nin Zayıflama Hikâyesi fikri ortaya nasıl çıktı? Eh, her kadın hayatının belli bir döneminde illaki bir kilo problemi çekiyor. O yüzden başlı başına bu çok dikkat çekici ve toplumsal bir konu. İki kilo alıp ağlayan da var, fazla kilolarıyla mutlu olan da. Bu yüzden genelleme yapmak istemiyorum ama çoğunlukla fazla kilolarımızın sağlığımızı, görünüşümüzü, ruhsal durumumuzu olumsuz etkilediği yönünde hemfikiriz ve bu konuyu kafaya takıyoruz. Tabii ki bu durumu bende yaşıyorum. Kitaplarımın konusunu da kendi okumak istediğim şeylerden seçiyorum. Mesela bir kızın değişimi fikri okurken beni heyecanlandıracak bir konu. Yani ne okumak istiyorsam onu yazıyorum. Külkedisinin Zayıflama Hikâyesi de bu şekilde oluştu kafamda. Bu öyle bir kitap olmalı ki; insanları sadece zayıflamaya değil, o andaki amaçları neyse ona yöneltmeli dedim. İçine güzel ve önemli mesajlar yerleştirmeye çalıştım. Bu bir denemeydi benim için. İnsanlara hayatta her ne kadar kötü durumda hissedersek hissedelim; biraz inanç, bolca sevgi, azim ve ufacıkta hayatın bize getirdiği sihirli dokunuşlarla her şeyin yapılabileceği imajını çizmek istedim. Çünkü hayatta hiçbir şey bizi istediğimiz şeye ulaşmaktan alıkoyamaz. Bunu anlatmak için oldukça güzel bir konuydu. - Öykü’nün hikâyesi oldukça romantik ama aynı zamanda ilham da barındırıyor. Çabası ve azmi arkadaş desteğini de unutmamalı sonucunda hayal edemeyeceği şeylere kavuşuyor. Sen de hayatında böyle azimli misindir? Ben hayatta hiçbir zaman hazıra konmayı sevmedim. O zaman elde ettiklerimizin ne kıymeti var ki? Ben de bu anlamda savaşçı ve azimli bir karakter olduğumu düşünüyorum. - Öykü’nün yaşadıklarının birçok kişiyi motive ettiğini biliyoruz. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun? İnsanların kitabını okuyarak Öykü’ye imrenmesi, onun gibi azmetmesi ve kendini daha iyi hissettirecek bir yola girmesi konusunda teşvik etmesi, bir yazar olarak seni nasıl etkiliyor? Bence okurlarımın Öykü'yü sanki gerçek hayatta tanıdıkları biriymiş gibi sevmelerini, kabullenmelerini, ondan cesaret alarak hedeflerine ulaşmaya çalışmalarının mutluluğunu ve gururunu anlatacak hiçbir kelime yok Eğer yazdıklarım tek bir kişinin bile kalbine dokunmayı başarabiliyorsa amacıma ulaşmışım demektir. - Gelecek kitaplar hakkında minik ipuçları alabilir miyiz? Farklı türler yazmayı düşünüyor musun? Aklımda çok değişik şeyler dönüyor diyelim ve bir sürü kurgu var kafamda Şimdilik hali hazırda ufaktan başladığım "Ateşle Oynama" adında bir kitap yazıyorum. Bu sefer Genç Kız Edebiyatından çıkıp Romantizm soluklu bir kitap olmasını tasarlıyorum. Bir yazarın hep aynı türü yazması olayına katılmıyorum. Örneğin Agatha Christie cinayet romanlarıyla tanınmasına rağmen farklı bir mahlasla bir sürü aşk kitabı da yazmıştır. Benim de hedeflerim bu doğrultuda, neyi kurgularsam kurgulayayım yazacak kabiliyette olmak. Tabii ki bunun için çok çalışma, zaman ve istikrar gerekiyor. - Ve tabii ki Gizemli Erkek Avcısı. Herkesin merakla beklediği kitap. Bize az da olsa ikinci kitaptan bahseder misin? D&R indirim fırsatını kaçırmayın Evet, artık kitabın çıkması yönünde birkaç sevimli tehdit bile aldım Bu tabii ki benim gibi daha yolun en başında olan bir yazarı çok mutlu ediyor. Kitabımız ilk kitabın devamı niteliğinde olsa da, başkarakterlerimiz tamamen farklı bu kitapta. Okuyanların anlayacağı bir spoiler verirsek, ilk kitabın Berk ve Melis'i bu kitapta Öykü ve Tolga Ama okumayanlar da üzülmesin, ikinci kitabı; ilk kitabı okumamış olanlar rahatlıkla okuyup, ilk kitaba dair fikir sahibi olacaklar. Kurgusunu özenle tasarladım. Okuyanların ise çok önemli bir avantajı olacak. Ben kendimce bir espri koydum bu şekilde kitaplara, ilk kitabı okuyanlar inceyi kapar - Son olarak, okurların için bir mesaj rica edelim. Destekleyen ve yanımda olan herkesi çok seviyorum ve böylesine kocaman bir aileye sahip olduğum için çok şanslıyım... Gönülden teşekkürlerimi ve sonsuz sevgimi gönderiyorum. Kelimelerle Aylem - Kendini üç kelimeyle tarif etmeni istesek… Soruyu 5 dakika düşündü kararsız!, azimli, adaletli. - Külkedisi’nin Zayıflama Hikâyesini anlatan üç kelime… Sevgi, azim, dostluk. - Yazmak deyince aklına gelen üç kelime… Mutluluk, huzur, gurur. - Senin için çok önemli üç olay… Yazar olmak ve hayalini kurduğum üniversiteyi kazanmak. Üçüncüsünün ve daha bir de çoklarının gerçekleşmesini bekliyorum - Geçmişini, bugününü ve geleceğini anlatan üç kelime…
eğitim öğretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunları, skeçler, piyesler, oratoryolar ÖLÇÜ TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR ŞAHILAR ORHAN,OSMAN,FEHİMAN,GÜZİN,FİKRET,VİLDAN. OrhanOğlum abinin üstüne çok gidiyorsun. Biraz haddi aşmadın mı? FikretNeden babacığım? Hepimiz birden Amerika’ya gitme diyoruz ama o yine de gidiyor. GüzinNe yapsın Fikret,işi gücü var orada. FikretBuraya gelse burada da işi olur. Orhanİyi hoş da oğlum,sen küçüksün. Abine karşı çok fazla ısrarcı olma. FikretHani güzel şeylerin olması için ısrarcı olunurdu? OrhanTabi olunur fakat her şeyin bir ölçüsü vardır. Fikret Nutuk atar gibi. Ailenin birlik ve bütünlüğüne zarar verecek fiiller işleyenlerin cezası hangi ölçüyle belirlenir? OrhanHıı... Düşünür,O da nutuk atar gibi Bu fiilin mahiyetiyle alakalı bence. FikretBence aile fertlerine verdiği zararla alakalı. GüzinBence de zararın büyüklüğü ve küçüklüğüne göre değerlendirilmeli. Orhan Şakacı Çocuklar,iyi ki abiniz yok burada. Öykünür “Suçlu cezalandırılırken önce onu suça teşvik eden sebepler incelenmeli bence babacığım.” derdi. GüzinEvet,en önemlisi de o. Benim abim nerede,nasıl konuşacağını bilir. FikretZaten abla sana göre abim ne dese haklıdır. GüzinTabii,abim iyi bir ölçü benim için. FikretHıh ölçüsü abimmiş. Başladı yine ablam. GüzinNiye Fikret,kıskandın mı? Sen de biliyorsun ki abim okuyan,düşünen,bilgili birisi. OrhanŞu televizyonda devamlı çıkan,sosyetenin çok sevdiği hoca da çok okuyormuş, o da ölçü olur mu? GüzinAyy hiç olur mu? Nerede ne yapacağı belli değil. FikretAblacığım Nasreddin Hocanın bilgi hindisi de çok düşünüyor. GüzinYaa çok bilmiş. Keşke biraz da sen öğrenseydin düşünmeyi. FikretBak ablacığım Aziz Nesin’de benden çok bilmiş,bilgili biliyor musun? GüzinHıı zaten bir sen bilgilisin,bir de Aziz Nesin... OrhanŞakalaşıyoruz Güzin,kızma Fikret’e. Haklı bence.. GüzinBabacığım başka zaman olsa tenkit ederdiniz bizi. OrhanNe için kızım? Güzin “Bence bence demeyin. Doğruları Bencelerle ifade edemeyiz.” derdiniz. Fikret Gülerek Evet babacığım. Bakıyorum bugün siz de “bence bence” diyerek konuşuyorsunuz. OrhanNe yapayım oğlum,beni siz alıştırdınız. Hem kendi düşüncelerimi ifade ettim. GüzinAma “Bence böyledir” dediniz. Hani doğruları anlamamız için belli ölçülerimiz olacaktı? Hem bir defasında; “Bana bu bence ifadesi biraz bencilce geliyor.” Demiştiniz. OrhanKızım siz de hiç affetmiyorsunuz bence. Peki kimce diyeceğim? Siz söyleyin. Fikret Nutuk atar Ölçümüz;vahiy!... OrhanEee ya vahiyde bulamazsak? GüzinSünneti Seniyye’deki misaller ölçümüz olur. OrhanBazen orada da bulamıyoruz... FikretSahabeler,alimler var... OrhanBazen onlar da bilemeyebilir. FikretO kadarcık da aklımız olsun babacığım. Onların hayatlarındaki misallerden kendimize hisse çıkarırız. GüzinAklını sevsinler Fikret,Sünneti Seniyye diyorsun ama uydurma hadisleri unutma... FikretSanki onları anlamayacak mıyım? GüzinOoo onlar öyle çok ki nasıl anlayacaksın? FikretAklımla Güzin Abla,aklımla. Hiç ben öyle kül yutar mıyım? OrhanOğlum aklın seni yanıltabilir. Daha sağlıklı bir yol seç. FikretTamam,aklın yolu birdir. Ben de hadislerin sağlamasını yaparım. GüzinYaa...Nasıl yaparmışsın? Evet şimdi dersimiz matematik. FikretKuran’a bakarım. Hadis diye yazdıkları Kuran’a ters düşüyorsa onu atarım. OrhanBu doğru,iyi düşünüyorsunuz çocuklar. Fakat bazı şeyler var ki Kuran’ı Kerim bize sınır getirmez,serbest bırakır. FikretHıı,doğru ya. O zaman ne yapacaktık? GüzinO zaman da en kolayını yaparım ben. OrhanZaten abla zor işlere hiç gelemezsin. GüzinFikretçiğim ben haddimi bilirim. Rasulullah’da böyle yaparmış. Ondan iyi bilecek değilim ya. OrhanHaklısın Güzin. Ben de öyle yapıyorum. Çünkü çok kolay oluyor. GüzinSade kolay mı? Sünneti Seniyye’ye uyduğumuz için ayrıca sevap da oluyor. OrhanYaa Fikret,işte ablandan öğren bunları. FikretTamam babacığım anladım da şimdi abim konusuna tekrar dönelim. Neden ısrar etmeme itiraz ediyorsunuz? Orhanİtiraz etmedim oğlum,fazla ısrar etme dedim. Fikret Israrcı İyi de baba neden öyle dediniz? OrhanO senin abin oğlum,kendi yaşıtın gibi davranmak olur mu? Israr ederken de ölçülü ol. Her şeyin bir sınırı vardır. Fikret Üzgün Hıı,yani “Haddini bil” demek istiyorsunuz değil mi? GüzinYaa.... Protokolü aşma Fikret... FON GüzinAbi yine kıyafetimi sorun etmeyin. Ne var sanki? OsmanBöyle konuşma Güzin. Bir daha da gayri ciddi kıyafetler giyme. GüzinAmaan abi,siz de her şeye bir sınır getirirsiniz.“Güzin giyme bir daha.” FehimanArtık giyemeyeceksin zaten. Çünkü ceketinin ve pantolonunun paçalarının bütün söküklerini diktim. GüzinHii abla ne fenasın. Ne zaman diktin? O ceketin özelliği oydu. FehimanGece yatarken aklıma geldi,özeliğini bozdum. Bizim ölçülerimize uymayan her özeliği iptal ediyorum. GüzinDesene yine üşenmedin. Eline sağlık ablacığım. Daha rahat edeceğime eminim. Abi siz pantolonum için ne düşünüyorsunuz? OsmanHanım hanımcık bir etek almayı düşünüyorum. At gitsin onu. Pis şey... GüzinAbi aynısından bir tane daha için ne yapabilirsin? OsmanOnun için de sana pazen kumaş alırım,kendine bir etek dikersin. Hanım bir kız olursun. FehimanAlma abi bana diktiriyor dikişlerini. Hiç işim bitmiyor. OsmanOlmazsa ben dikerim Fehiman. GüzinSiz de insanın üstüne ne kadar geliyorsunuz... Tamam işte kapalıysa kapalı,uzunsa uzun... OsmanOlmaz Güzin,kapalı,uzun deyip de rasgele davranmayın. Hiçbir konuda ölçüyü göz ardı etmeyin. FehimanAbim haklı,ölçülü olmamız gerekiyor. Örfümüze,kültürümüze,adetlerimize aykırı kılıklara bürünülür mü? OsmanSokakları panayıra çeviriyorlar. FehimanYüzleri de paskalya yumurtasına benziyor. OsmanEvet çok sevimsiz görüntüler. Dışarıya çıkarken dış elbiseleri giyinme tavsiyesinin bir hikmeti olmalı. FehimanGüzin,Allah yarattığı mahlukatın refahını temin edecek ölçüler koyar ve bizlere bu ölçüleri öğreten Resuller gönderir. Osman “Müjdecim,kurtarıcım,efendim,peygamberim; Sana uymayan ölçü hayat olsa teperim.” GüzinTamam abi,hiç merak etme,ben de teperim. Osmanİnşallah Güzin. Yalnız bir daha dışarıda yürürken acele etme,mutedil ol. GüzinAman iyi,her şeyi de görürsünüz. Hadi Allah’a ısmarladık...ZİL SESİ İşte Fikret de geldi. KAPI SESİ Hadi ben çıkıyorum. Fikret Şarkı gibi Selamun aleyküm. Annemi yarın çıkarıyoruz. FehimanBiliyoruz Fikret,babam aradı biraz evvel. Annem neşeli değil mi? FikretHem nasıl. Bir eğleneceğiz abla,gör,evi nasıl süsleyeceğim. OsmanAnnem hastalandığında da evi yıkacaktın neredeyse. FikretÜff her taraf kapkara olmuştu,her şeyi kırmak istedi canım. Osmanİyi ki canının her istediğini yapmıyorsun Fikret. FikretŞimdi yapacağım ama çünkü bu defa canım güzel şeyler istiyor. Balonları şişireceğim,babam pasta alacak,anneme yeni elbise alacağız. Abi,abla siz de yüzük falan alırsınız değil mi? Allaaah nasıl eğleneceğiz... FehimanFikret,üzülünce aşırıya gidip yese kapılıyorsun,sevinince de aşırıya gidip böyle havalara uçuyorsun. OsmanFikret,mümin ne çok sevinir,ne de çok fazla üzülür. Allah’ın rahmetini hiç unutmaz. Hep bir ölçüye göre davranır. FikretNe yapayım annemi çok seviyorum. FehimanBiz de çok seviyoruz Fikret,annemi hepimiz çok özledik. Elimizde olmadan çok seviniyoruz. OsmanDua edelim Allah sevincimizi daim etsin,TELEFON ÇALAR Hepimizin gözü aydın olsun. TELEFON TEKRAR ÇALAR AÇMA SESİ FehimanEfendim...Evet evdeyiz...Gel tamam... TELEFONU KAPATMA SESİ Vildan Abla...Gelmiş apartmanın kapısından arıyor. “Evde değilseniz merdivenleri boşuna çıkmayayım” dedi. FON Vildanİşlerin bitti mi Fehiman? Zişan Abla yarın çıkıyormuş. FehimanAz kaldı Vildan Abla,biraz mutfak işleri var. VildanOnur dökme oğlum,günah. Fehiman Vildan Abla kaç oldu çocuğa günah diyorsun. VildanKurban olduğum Rabbim,onun nimetini nasıl döksün yere? Günah olur. FehimanAsıl günah,çocuğu mesul olmadığı bir şeyle suçlaman Vildan Abla. VildanAy niye? Öğrensin. Hadi Onur,git içeride televizyona bak. FehimanVildan Abla Allah’ın bilgi günah demediğine günah denir mi? VildanYok geçen televizyondaki hoca da söyledi. Nasıl da ağlıyordu. “Allah aşkıyla akan yaşlar cehennem ateşini söndürür” diyordu. FehimanBak bak, nasıl oluyormuş Allah aşkı? VildanNe cennet sevgisi,ne cehennem korkusu. Bir tek Allah’ın aşkı ona döktürürmüş bu yaşı. FehimanNe güzel de ezberlemiş. VildanAllah’ı sev sev. Onun aşkıyla sarhoş olan gönüller miraca çıkar ancak. FehimanBen de Allah’ı her şeyden çok sevmem gerektiğini biliyorum. Ama sarhoş adamın hiçbir lafına itibar etmezler de Allah’ı sevmesini niye isterler ondan? VildanAşk sarhoşu Fehiman,aşk sarhoşu... Fehiman “Aşkın gözü kördür derler” Vildan Abla. Allah’ı sevmek için illa da kör mü olmak lazım? VildanMuhabbetullah bu. Yazık adama,acıdım,nasıl ağlıyordu. FehimanMasasında mendil yok muydu? VildanDalga geçme Fehiman. Adam çok samimiydi. Keşke ben de öyle olsam. FehimanHadi canım,ölçüsüz,bilgisizin teki imiş. Allah’ın indirdiği Kuran’ı bile tanımadan kör kör sevmenin ne manası var? Biz Hz. İbrahim’in yaptığı duayı yapmakla mükellefiz; “Ey Rabbimiz;Bize dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi o ateş azabından koru.” Bakara201 VildanYaa,Hz. İbrahim böyle mi diyor? FehimanAçıp okuyabilirsin? Bakara Süresinde... VildanPeki Allah’a aşık olamaz mıyız? FehimanSen bilirsin,istersen ol. VildanNe diyorsun Fehiman? Sen olmaz mısın yani? FehimanBaksana aşık olanlar saçmalayıp duruyor. Ne diye aşık olayım? Allah’ı sevmek şuurla,bilgiyle olur. VildanAy o hoca şuursuz mu? FehimanBen onu tanımıyorum ama Hz. Ebubekri Sıddık Allah’ı ve Resulünü o kadar çok sevmiş ki tüm ömrünü,her şeyiyle onun rızasına vakfederek “Sıddık” lakabını almış. VildanHiç ağlamamış mı? Fehiman Gülerek Bilmem...Hz. Ali’de Allah’ı ve Resulünü çok sevmiş ve o da canını koymuş bu yola. VildanYa doğru ya. Ona da Allah’ın Kılıcı,Allah’ın Aslanı demişler. FehimanBilmem neden böyle kelimeler bulurlar... Aşk deyince insanın aklına aşırılıklar,zaaflar geliyor. Sanki Muhabbetullah imanla,İslamla,fıkıhla olamıyor. VildanHıı bunlar yeterli değil sanki. Haklısın Fehiman. Belki de bilmiyorlar,yazık. Fehimanİyi söyledin,yazık... VildanPeki Fehiman,o zaman Allah peygamberimize nasıl aşık olmuş? Fehiman İtirazcı Vildan Ablaa,dikkat et,ölçüsüz konuşma. Her duyduğunu kritiksiz kabul etme. Aşk beşeri bir zaaftır. Sen bilmiyor musun,Allah beşeri zaaflardan münezzehtir. “TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYINYorumu şahane bir site burayı sevdimm ->Yazan Buse. Er 8. **Yorum** ->Yorumu SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM... ->Yazan sıla 7. **Yorum** ->Yorumu valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden mugladan sevgiler.... ->Yazan kara48500.. 6. **Yorum** ->Yorumu çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim. ->Yazan Tuncay. 5. **Yorum** ->Yorumu ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. ->Yazan efe . 4. **Yorum** ->Yorumu ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun ->Yazan rabia.. 3. **Yorum** ->Yorumu Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim ->Yazan pınar.. 2. **Yorum** ->Yorumu çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor ->Yazan ESRA.. 1. **Yorum** ->Yorumu Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. ->Yazan Hasan Öğüt. >>>YORUM YAZ<<< Yorum Yazı KAPA/AÇ
-Yavaş konuş. Başımı ağrıttın iyice. Sessiz olacakmışım. Zaten bağırmıyordum. Ben onlar kadar büyük değilim ki sesim çok olsun. Ne desem çok oluyor. Ne yesem az. Dengesiz uyuyormuşum bir de. Annem öyle söylüyor. Normal bir çocuk değilmişim. Oysa dün parkta baktım. Tüm çocuklar benden daha terli, hepsi koşuyor. Usluyum ben. Babam puslu bu kız diyor. Pus ne acaba? Benim aklımda çok kelime yok ki. Bugün yine uzun binalara geldik. Sabah daha sütümü içmeden annem beni getirdi. Annem of diyor buralara gelirken. Onun aklı daha büyük. Neden başka konuşmuyor? Of demediği günlerde bana çok şeyler anlatıyor. Dinlerken hep gülüyorum. Bugün dedi ki -Duru, kızım seni gönderemiyorum çünkü öğretmenin hasta. Burada çok sıkılmıyorsun değil mi? Zaten işlerimi de yetiştiremedim. Sabahki toplantı ertelense keşke… -Sıkılmıyorum anne. Kadın bana sus deyince susuyorum. Bir daha demiyor. Anne su var mı? -Dur kızım, babanın doğum günü bugün. Ona kocaman bir meyve sepeti sipariş ediyorum. Beyaz çikolatalı çileği senden çok seviyor. Kim sus diyor sana bu arada, sekreter mi? Hem dur diyor hem konuş. Annem bazen çok garip. Bugün babam doğmuş. Ona resim çizeyim ben de. Babamın bıyıkları, sakalları yok diye annem hep dalga geçiyor. Köseymiş. Köse de pus gibi yabancı kelime. Köşeyi biliyorum ama köse ne diye sormadım. Bugün resmimde babama upuzun bıyık çizeceğim. Belki beni yine kucağına alıp bir sürü döndürür. Annem babamı çok seviyor. Sürekli kollarını beline sarıyor. Ben sarılınca babam asılma kızım boynuma diyor. Annemin elleri daha büyük. Ona neden kızmıyor? Annemin işleri siyah siyah binalarda. Bazen beni bırakıp toplanmaya gidiyor. Toplanmalar sıkıcıymış. Ben çok severim. Annem hep siyah giyiyor. Babam olmayınca da ofluyor. -Offf, bir siparişi alamadılar. On dakikadır bekletiyorlar hatta. -Anne, susadım ben. -Dur kızım, çantamda var; ışıklara gelelim veriyorum. Merhaba, sipariş vermek istiyorum ben bugün öğleden sonra iki için. En büyük boy, meyve rüyası. Adresi veriyorum… Annemin ezberinde bir sürü şey var. Adresi de bir yere bakmadan söylüyor. Çok akıllı benim annem. Çok da güzel. Renkli şekerler gibi. Babam bazen ona benim barbie bebeklerime baktığım gibi bakıyor. Sanki kolunu tutup hızla çekse elinde kalacak. Kollarını seviyor. Yumuşacık öpüyor. Beni de öyle öpsün istiyorum. Ama yanaklarımı ısırıyor. Kızmıyorum aslında çok güzel o da. Koluma da saat yapıyor sonra. Eti kemik geçiyor diye bağırınca ikisi de gülüyorlar. Ben olmasam daha az gülerlerdi. Değil mi? -Anne, ışıkları geçmedik mi? -Kırmızı rast gelmedi ki hiç, dur kızım sağa çekiyorum. Al bakalım suyunu. Lıkır lıkır içiyorum. Annem hep telefonda. Bir sürü konuşuyor. Hep içiyorum. Çişim gelince kızabilir. Belki de kızmaz. Altıma kaçırmam hem kocaman oldum, büyüdüm artık. -Kim sus diyor sana? -Seninle konuşurken sesi incelen kadın. -O nasıl tarif öyle? Nermin mi? -Evet kırmızı dudaklı olan. Anne o gece de öyle mi yatıyor? Geçen gün kahve içti pasta yedi. Ağzını sildi ama yine de kırmızı. Bu kadın belki de hayalet. Bana da zaten sus diyor. -Hayalet diye bir şey yok. Ben onunla konuşurum. Sen üzülme bebeğim. Benim kızım zaten usludur. -Puslu ne anne? Babam bana puslu diyor. -Sen çok sessizsin ya bazen. Baban da üzülüyor… Puslu da sisli gibi. Şimdi de önümüzü zor görüyoruz ya, kar kapatıyor pencereleri. Onun gibi. Sen susunca da baban senin içini göremiyor. Ben de istemiyorum o doktorlara götürmeyi seni ama. Bazen çok sessizsin kızım. Hem her kelimesinden önce dur kızım derler, şimdi de sessizmişim. Ben konuşmayı severim ki. Kırmızı dudak bile sus diyor. Acaba doktorun arkadaşı mı? Beni ona götürsünler diye mi bana öyle söylüyor. Bugün durmayacağım işte. İçimden konuştuğum her şeyi kulağıma da söyleyeceğim. Biraz da koşmam lazım. O doktor kadını da sevmedim. Hep bana anlat deyip gözlerini gözlerime dikiyor. Susunca biraz korkunç bir kadın. Yine de legolarımla oynarken ona anlatıyorum. Dur Duru demiyor. Annem gibi bir şeyler yazıyor. Bana okumuyor. En çok babamı soruyor. Neden konuşmuyormuşum. Babama aşık bile olabilir. O kadın bence kötü. Ben usluyum diye beni sevmiyor. Hep babamla konuşayım istiyor. O zaman babam bana kızabilir. Babam çok konuşanları sevmez. Bilmiyor. -Duru, Kızım… Daldın yine? -… -Doktoru arayayım en iyisi. Merhaba Aslı Hanım, müsait miydiniz? Teşekkürler. Yoğun biraz sağ olun, siz? Aslında onun için evet. Son durumu tekrar konuşalım istedim. Dalmalar azaldı. Evet benimleyken sorun yok. Hayır mekandan da bağımsız. Yani baba evde yokken aynıyız. Görünce ama değişiyor. Ben varken de sorun yok. İkisi yalnızken nüksediyor. Bu hafta tekrar mı? Olur getiririz. Teşekkürler. Sağ olun, size de… -Duru, kızım. Uykun mu var bebeğim? -Yok. -Yalnız akşam seni anneannene götüreceğim. Olur mu? -Neden ki? -Babana sürpriz yapıyorum da ondan. Sessiz olurum elbette. Puslu da olacağım işte. Hem ben uzun bıyıklı resmimi nasıl vereceğim o zaman. Anneannem beni havada döndüremiyor ki. Hep uyuyor onlar. Karanlık odalarda ben biraz korkarım. -Duru, kızım. Küstün mü yoksa? -Anne, karanlık odalardan korkar mısın sen? -Yok, neden korkayım ki? Biz senin hep yanındayız ya, sen de korkma. Nerden geldi aklına? -Hiç. Merak ettim. -Anne sen iş yerine ne yazısı yazıyorsun? Ben büyüyünce okuyayım diye mi? -Abla olunca okuyabileceksin de evet. Anlatıyorum ya sana uyumadan önce. Onlardan daha farklı. Sen diyorsun hani anne Anka kuşu bize gelir mi diye, ben de gelemez o hayali diyorum. Bunlar gerçek şeyler. Anladın mı? Aslında çok anlamadım. Anka kuşunu da bekliyorum. Önceki masalda söz verdi. Rüyama bile geldi. Balkona neden gelmesin ki? -Anladım anne. -Anneannenlere giderken sana ne giydireyim? -Gitmesem olur mu? -Olmaz bebeğim dedim ya sürpriz yapıyorum babana diye. Yarın söz, istediğin balonların hepsini alacağım. Hem annem çok özlemiş seni. Burnumda tütüyor diyor. Yine yabancı kelime. Burnunda ne işim var benim onun. -Köse nedir? -Nerden çıktı şimdi bu kızım? Garipsin vallahi. Bir dediğin diğerini tutmuyor. Sakalları çıkmayan demek. -Babam köse mi? -Evet. -Babam köse diye mutsuz mu? -Hayır, Duru. Baban sen ve ben çok mutlu bir aileyiz. Anne beni sevdiniz mi? Acaba bu soruyu sormasa mıydım? Sormadım zaten galiba cevap vermedi. Duymadı. Yaşasın. Ama susunca beni puslu kar sanıyorlarmış. Garip dedi bana az önce ama bugün çok konuşayım ki beni o korkunç doktora bir daha götürmesinler. Aslında iyi biri kadın ama gözleri konuşurken çok açılıyor. Neden korktuğum yerde kalayım ki? Babama sarılırım, annemi öperim ben. Onları çok seversem beni az seven o kadına yollamazlar. -Anne işlerini neden bitirmiyorsun? -Dur kızım, telefondayım. Annem bugün oflamadı. Ben de çok cümle kurdum. Annem hem uzun binalara gidiyor hem de evde ders çalışıyor diye ödevlerini bitirememiş. Babam onu çok meşgul ediyor olabilir. Çalışırken odasından alıp hep hadi film izleyelim diyor ona. Beni yatırıp kocaman perdeli odaya geçiyorlar. Sanırım babam tembel. Annem onun yüzünden bitiremiyor. Yine de ona sürpriz yapıyor. Beni ne kadar seviyorlar ki? Acaba benim doğum günüme kaç zaman kaldı? İnşallah bir gün falan kalmıştır. O zaman bana da sürpriz yaparlar. -Ne demiştin yavrum. Duyamadım. -Neden bitiremedin? -Günler yetmiyor kızım. Ne kadar özen göstersem de zamanından önce tamamlayamıyorum. İçime sinmeden de olmaz. Sen de hamurlarınla oynarken sevmeyince bozuyorsun ya. Onun gibi. -Kardan adamlarımı da deviriyorum sevmeyince. Bazen kulaklarındaki karlar hemen düşüyor. O zaman çirkin bir adam oluyor. Kardan kurbağa da yapılır mı anne? Hep adam mı yapmak gerekir? -Yapılır, neden olmasın. Ne istersen yaparız yavrum. -Günler daha çok olsaydı işlerini hep bitirir miydin? -Günler daha çok olsaydı ne demek? -Kaç saat vardı bir günde yirmi beş mi? -Yok yirmi dört. -Otuz beş, yirmi dört’ten daha çok değil mi? -Evet kızım, öğrettim ya sayıları. Unuttun mu hemen? -Unutmadım ama sordum yine de. -Mesela bugün otuz beş saat olsaydı bitirir miydin sen? -Evet bebeğim, nasıl ihtiyacım var o fazladan saatlere. Siparişimi doğru saatte götürürler umarım. Baban bugün erken çıkacak. Günleri uzatsak annem işlerini tamamlarmış. O zaman belki hiç oflamaz. Bana dur kızım demez. Anlamadığım şeyleri anlatsa da, anladıklarım çok olur. Babamın bıyıkları bile çıkar günler uzun olunca. Bunu birine sorarsam belki beni doktora götürür. En iyisi içimden içime konuşmak. Dün annem demişti ki babama -Sevgilim eğer bugün yeterince çalışabilirsem hafta sonunu dışarıda geçirebiliriz. Duru’ya da değişiklik olur. Senin zamanın var mı, Abant’a gitsek? Babamın annem için hep zamanı varmış. Babam ne kadar yakışıklı. Cebinde hep zaman taşıyor annem için. Biraz da beni sevse ya. Annem sonra o kahverengi odasına gidiyor. Tahta kokuyor o oda. Ya da o tahtanın üstünü kaymak gibi yapan bir şey var ya. Sürüyorlar annemin ruju gibi parlak oluyor. Ondan kokuyor işte. Annem odasındayken hep salonda sessizce oturuyorum. Hiç konuşmuyorum. Babam bana aferin kızım desin, kucağına daha çok alsın diye bekliyorum. Babam kalın çerçeveli gözlüklerini takıyor. Elindeki kitaba bakıyor hep. Sıkılmadı mı o kitaptan? Bazen de uzun uzun pencereden dışarıyı izliyor, izlerken bana soru soruyor. Ben kısa konuşuyorum. Beni kucağına alıp az zaman sonra hadi uyuyalım bebeğim diyor. Odama götürüyor. Öperken ama kokluyor. Bu iyi bir şey. Ben de annemi öperken kokluyorum. Ben uyudum zannedince çıkıyor. Karanlığı görünce gözlerimi açıyorum. Annemin kahverengi kapısının gıcırdayan bir sesi var. Onu duyuyorum. -Hayatım yine bitmedi. Çok yorgunum. Uyuyalım mı? Annemin masal gibi olmayan işlerini merak ediyorum. Masallar uzun binalarda anlatılmaz. Acaba ne yazıyor? Babama okuduğuna göre, o kalın kitaplar gibidir belki. Bugün ben çok konuştum. Doktora gitmek istemiyorum. Evde zaten legolarım var. Eğer annemin işleri bitseydi; babama anlatırken gizli gizli dinleyip onu anlatacaktım. Ama biliyorsunuz, günleri otuz beş saate daha çıkarmadılar. Bunlar da ilginizi çekebilir
Sevgili Meryem, Lise bitti. Mezuniyet geceleri geldi geçti. Dört yıl boyunca verilen emeklerin karşılığı alındı alınamadı derken, sınavlar geride kaldı. Şimdi bir üniversite ile birlikte anılır oldu adın. Kader hangi şehirle yan yana koydu adını kim bilir. Bir ihtimaldir bu. Başka ihtimaller de var elbette. Belki ertelenmiştir her şey bir yıllığına. Güzel yarınlar için bir yıl daha emek verilecek, hayaller rafa kaldırılacaktır. İhtimaldir. Belki hayat daha hızlı akacak, okul defteri kapatılacak, bir elmanın yarısı olunacak, bir yuva kurulacak en mutlusundan. İhtimaldir. Hep mi böyledir? Hep böyledir. Bir adım ötesi bile vardır. Sen pek çok ihtimali hesap edersin de kader, aklına hiç gelmeyen bir ihtimali çıkarır karşına. Oysa senin bunu, ihtimallerinin arasına almamış olman senin ihtimalin olmaktan çıkarmaz. İhtimal hesaplarını matematikçilere bırakalım. Yaşanan anın gerçeğine dönelim biz. Nerede kalmıştı film? Bir edebiyat dersindeydik. Sanatın toplum için olup olmayacağı konusunda kafa patlatıyorduk. Fecr-i Âtîciler gibi “Sanat şahsî ve muhteremdir” diyorduk. Tam o esnada sen parmak kaldırıp “Hayat şahsî ve muhteremdir” demiştin. Gözlerimde donup kalan iki damla yaş. Ha taştı ha taşacak… “Gidiyorum hocam!” demiştin. Ve biz olumsuzluk ekinin en çok bu fiile yakışacağını bildiğimiz halde “gitme” diyememiştik Git! Öyle ya hayat şahsî ve muhteremdir. Gittin. Gittiğine değdi mi henüz bilmiyorum. Kısmetse bir gün anlatırsın. Bir gün geldi ben de gittim. Duymuşsundur. Çünkü benim gidişimi bütün ülke duydu. Bütün ülkeye duyurdular. Yine de çok suskun oldu gidişim. Bir şarkıyı doğrulamak istercesine “Gidişim suskun olmuştu.”1 Burada bitmezdi şarkı. Gün gelecek devamını en gür seda ile söyleyeceğiz “Dönüşüm muhteşem olacak.”2 İhtimallerin çok uzağında gerçek bir hayat var yaşanan. Hatıralar biriktiriyorum yarınlar için. Çift anlamlı düşünerek kelimeyi. Yaşananlar bir hatıra ise -ki öyledir. Yaşanan her an biz istesek de istemesek de hatıradır- ömür bunları biriktirmenin adı olmalı. Ve ben yıllardır tam bir isim veremediğim bu yazılara, eskiden “hatıra defteri” adı verilen defterlere yazıldığı için hatıra diyorum. Mezuniyetine ortak olamadığım sen ve arkadaşların için bir hapishane koğuşunda bu yazıları yazıyorum. Adına “günce” çünkü sanalda bu başlık altında yayımlıyorum3, “mektup” çünkü her biri bir öğrencime yazılmış özel bir mektuptur. Her ne kadar yazılan bu yüzlerce mektuptan hiçbirine cevap alamamış olsam da veya başka bir şey, ne dersek diyelim, “hatıralar” biriktiriyorum. İleride bir gün bu hatıra mektupları okuyan biri, bir öğretmenin niye hapisten mektuplar yazdığını merak edecek, belki hakkımızda suizanda bulunacak “Kim bilir hangi yüz kızartıcı suçu işledi de yattı içeride.” diyecek. Başkalarının ne dediğine takılıp kalmayacağız biz. Cevabını bilmediğim -öyle ki devletin de bildiğini sanmıyorum, bilse bilse hükûmet bilir- bir sorunun açıklamasını yapmak ne kadar zordur. Ne söylerseniz, ne yazarsanız eksik kalır. Ve dahi yanlış bilgi içerir. İçinde bulunduğu durumun örneklerini görünce insanın alıcıları daha açık oluyor. Attila İlhan’ı 17 yaşında bir lise öğrencisi iken hapse atan zihniyet her ne idiyse şu an yaşananlar bundan çok farklı değil. İyi insan olmaya -hatta iyi insan kalmaya- çalışmanın karşılığı bu olmamalıydı. Katlin ne olduğunu bilmem. Yunus’un dizelerini düstur edinip öyle yaşadım yıllarca “Bir kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın namaz değil” Böyleyken katil ne ola ki? Birinin ırzına göz dikmişliğim yok. Hırsızlık nedir bilmem. Çaldığım bir kalp var. Onun da cezasını Mısır yasalarına göre kestiler zaten. Çalanı, çalınana köle olarak verdiler. Pişmanlığım yoktur. Uyuşturucu kullanmadım, ticaretini yapmadım hiç. Okuduğum binlerce şiiri, hafızamdaki yüzlerce dizeyi saymazsam tabi. Söylentilere bakarsan vatanı yıkmaya çalışmışım. Gülme güzel kız! İddia bu. Vatanı yıkmak deyince aklına gelecek en son ismin benim ismimin olması bu acı gerçeği değiştirmiyor. Hocan olduğum yıllarda, derslerimde defalarca duydun bu ağızdan Tevfik Fikret’in dizelerini “Vatan için ölmek de var / Fakat borcun yaşamaktır.” Yaşatmayı ilke edinmiş birine suçlamada bulunmak çok komik. Bunu geçtim ama çok acı. Devlete verdiğim yirmi iki yıllık emeğin karşılığı kesinlikle bu değildi. Allah biliyor içimizi. Bir gün dönülür hatadan, şüphemiz yok. Tarih boyunca hep böyle olmuş. Ama kırılan hiçbir şey eskisi gibi olmuyor işte. Olmayacak. Önyargılarını yıkıyor insan zamanla. İktidarların zindana attığı, sürgüne gönderdiği insanları anlamak kolaylaşıyor burada. Gerekçe pek çoğunda vatana ihanet. Daha yumuşak söyleyelim. Düşünce suçu. Aklıma geliveren birkaç ismi sayayım Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Necip Fazıl, Yaşar Kemal, Ahmet Arif… Bugün her biri Türk edebiyatının zirve isimleri. Kitapları hâlâ “en çok satan” listelerinde yer alıyor. Hani vatan haini idi bunlar? Yazarlar mı değişti yoksa biz başka bir vatan mı edindik? İkisi de değil. Burada ihtimal yok artık. Gerçeğin ta kendisi var. Kader var. Yatmamız gerekiyormuş, yatıyoruz. Kimseyle görülecek hesabımız yok. Dünyada elde edemediğimiz adalet nasıl olsa “mahkeme-i kübra”da sağlanır. İyi ki ahiret var. Ben sana bunları anlatmayacaktım ki, söz ne ara buraya evrildi bilmiyorum. İhtimallerden bahsediyordum en son. Hep senin hayatına dair ihtimalleri sayacak değilim ya, bir de kendim için ihtimal hesabı yapayım. İhtimaldir ki bir gün yine edebiyat hocası olacağım. Kimi anlatacağımı sorarsan, yolu mahpushaneye düşmüş ne kadar şair yazar varsa onları anlatacağım gençlere. Korkmaya gerek yok, vatan bölünmez. Binlerce ihtimal olabilir ama içinde bu yok. 2016-2017 eğitim öğretim yılının sona ermesinden bir süre sonra. 22 Ağustos 2017. 1. Kadir Tapucu şarkısı 2. Kadir Tapucu şarkısı 3. Bu yazıları daha önce blogda günce kategorisinde yayımlıyordum. Sonradan mektup kategorisine taşıdım.
anne deyince aklına gelen 5 kelime yazar mısın